31 Ocak 2012 Salı

Günün özeti - Kısa film

Medya sektöründe çalışanları şimdi anlıyorum. Ve yaptıkları her iş altın değerinde. Bizi deli dürttü. Karın altında, dağın eteklerinde, medeniyetin olmadığı bir ortamda kısa film çekmeye gittik. Medeniyetin olmadığı bir ortam diyorum ama medeniyetin olduğu bir ortamdan daha güzel. Yaşlısı, genci herkes 'hoşgeldiniz, merhaba' diyor. İnsanlar çok sıcak kanlı ve yardımsever. Gerçi köyün halkı eski zamanlarda çekilen bir dizi yüzünden hepsi oyuncu olmuş çıkmış. Hayır diyende yok. Kısacık film için sabahın 9'unda kalktık. İyiki de kalkmışız. Çekimler akşama doğru bitti. Biz sanıyorduk ki çekince her şey bitecek. Öyle olur mu hiç... Hani bunun montajı, kurgusu? Belki ilk işimiz diye çok gözüktü bize. Belki zamanla alışırız bu işe. Millet filmleri, dizileri izlerken böyle laylaylom şeklinde çekiliyor zannediliyor. Hiç arka tarafı düşünüyorlar mı acaba? Kameranın gerisinde neler oluyor diye.. Aslında kadraj da olmaktan çok, kameranın arkası daha zevkli gibi. Bu arada ufak bi sahne bende rol aldım. Hehe insan kendi yaptığı işi hiçbir zaman beğenmez ya, benimki de o hesap. Ufak bi iş gibi gözükse de çalıştığımız oyuncular çok çok profesyonel hehe :))


Kaan Baba montaja beraber girelim mi :D

Yalnızlık mı diyorsun?

Cumartesi akşamı 'Yalnızlık' teması altındaki Disko Kralı programına gelmek istiyorum. Okan abimiz aldı yürüdü. Her haftada daha geniş kitlelere seslenmeye devam ediyor. Herkesin sevgisini de kazanmayı kat kat arttırıyor. Küçükken programlarından hiçbir şey anlamazdım. Zaman geçtikçe vazgeçilmez oldular :) Bazı gerçekler var bilmem farkında mısınız? Yalnızlık gibi. Yalnızlığa da gerçek sıfatını nasıl yakıştırdık bilemiyorum. Yalnızlık işimize gelince var. Aslında hatalarımız yüzünden yalnız kalıyoruz. Hepimizin farklı bir hikâyesi var. Kimilerimiz aldırış etmiyor yalnızlık çekmeye. Melankoli melankoli takılıyor. Kimilerimiz ise çok kafaya takıyor. O aramadı, bu aramadı.. Bırak aramasın! Çünkü kendi kendimizi yalnız bıraktık. Kendimize yaptık ne yaptıysak.. Bi yerde yalnız kalmak iyidir. İnsan kendiyle yüzleşir. Hatalarının farkına varır. Bir şeyleri gözden geçirmeye başlar. Bi nevi yeniden yapılandırmaya çalışır kendini. Yararlı da olur. Hayatta yalnız kalmamaya bakacaksın. Hee kaldın mı? Kendini hayatını yaşayacaksın. Kimse umrunda olmayacak. Zamanla zaten çevrendekiler seninle olmak isteyecek. Yeter ki halının altına süpürdüğün hataları tamamen imha et.. Eğer birini daha tekrar edecek olursan en başa dönersin. Peki bunu ister misin? Hangimiz isteriz ki? Bu kadar salak değiliz herhalde..
Toparlamak gerekirse, bu hayatta ne yalnız kalacaksın ne de yalnız kalacaksın. Dengeyi sağlayacaksın. Yalnız hissediyorsan çık dolaş, sinemaya, kafeye, oraya buraya git. Bunlar yalnızda yapılabilecek aktiviteler. Ne kişiler var ömrü hayatı boyunca yalnız yaşayan. Şimdi sen kendine yalnız mı diyorsun??? Hadi canım ordan.

30 Ocak 2012 Pazartesi

İnsanoğlu

İnsanlar görmeyeli ne kadar değişmiş vay be.. Nasıl bi cümle oldu yaa. Hepsi mi vefasız olur? Zaman gereği mi böyle yapıyorlar acaba diye düşünüyorum. Ama bu da saçma. Tamam çıkar ilişkisi de, bu kadarda çıkarmak olmaz ki be kardeşim. Erkek tayfası kızları ilaçlamakta (Kaan Sezyum'a selamlar), Hatun tayfası bizim cinsi traşlamakta. İki grupta hiç yorulmuyor bide. Yav eskiden arkadaşlık diye bir şey varmış. Amerika'nın oyunu mu lan bu? Kesinlikle teknoloji. Yok be insanların daha iyisine sahip olma hissi. Daha iyisini bulunca, ağzınızı bağlayıp çöp kamyonuna turnike bırakır gibi, hiç hissettirmeden dayı gaza basmış oluyor. Daha ne söyleyeyim be abi. İnsanoğlunun akıl almaz oyunları  :/

Yeni Bir Sayfa

Yeni bir sayfa açmak, yeni bir hayata başlamak..
Ne kadar kulağa hoş geliyor değil mi? Oysa ki hiç birimiz bunu beceremiyoruz. Hayatta yeni bir sayfa açamıyoruz. Ya lafta kalıyor, ya uygulamaya gelince sizi bir şeyler kararınızdan vazgeçirtiyor ya da saçma sapan bir şekilde kendimizi kandırıyoruz yeni bir sayfa açtık diyerekten.
Yeni bir sayfa mı açtınız kendinize, yeni bir hayat mı kurdunuz, eski hayatınızdaki her şeyi mi unuttunuz, terk ettiniz.. Peki ya hayalleriniz. Hayalleriniz ne olacak. Bunca yıl peşinde koşmaya çalıştığınız hayallerinize kim sahip çıkacak yokluğunuzda, kim onların peşinden koşacak hiç düşündünüz mü? Hayallerinizi bir kenara bıraktınız diyelim. Ne yapmayı düşünüyorsunuz şimdi? Her şeyden uzak,yorgun,yitik.. Yeni açtığımız sayfa da neden kendimiz hala kandırmaya devam edeceğiz söyler misiniz?
Bana kalırsa yeni bir sayfa açmamıza gerek yok. Yazdığımız sayfayı, silgimizle sileriz olur biter. Unutmadan, kurşun kalem ile yazdığınız sayfanıza bundan sonra tükenmez kalem ile yazar mısınız?

Gösterme Çabası

Şu sosyal ağlarda kendini göstermek için şekilden şekle giren insanları anlamıyorum. Ne gerek var bu kadar saçmalığa. Bir de en çok bildiklerini sandıkları konu da felsefe.. Herkes bi felsefe yapma uğraşında. Kendilerini farklı gösterme çabasında. Kısacası kendileri gibi değiller. Kopyala yapıştırdan ibaret hayatları. Peki insan oğlu bu kadar aciz mi? Bu kadar mı düşünemez olduk. Hep başkalarından alıntılar yaparak ‘’Ooo ben çok farklıyım görmüyor musun’’ havasında olanlara çok acıyorum. Tamam, alıntılar her zaman olacak hayatımızda, olması da gayet güzel. Ama bunları saçma sapan yerlerde kullanmak anlamsız.
Toparlamak gerekirse, her şeyin başı felsefedir. Suyun bile. Ama anlatmak istediğim kişiliklerin mümkünse olmasın…

Ne var bende felsefe yapabiliyormuşum.

AŞK

Ufacık bir mesaj bile yüzünüzde aptalca bir gülümseme uyandırıyorsa siz âşıksınız demektir. Aşk? Aşkın tanımı da yok, bende yapmayacaktım zaten tanım manım. Âşık olduğum kız ile buluşmaya giderken hatta gitmeden günler önce, yatağınıza yattığınızda buluşacağınız günün hayalini kurarak uykuya dalıyorsunuz. Gün içinde de bu devam ediyor. Böyle mi yapsam daha mutlu olur yoksa şöyle mi diye düşünüyorsunuz. O gün gelip çattığında, buluşmaya giderken ki heyecanınızı, karnınızdaki o garip ağrıyı, boğazınızın kuruduğunu hissedersiniz. Bazılarımız hissetmez, ama hissediyorum derler ya öldürürler adamı. Yaşayan bilir kardeşim anlatmama gerek yok, neyse devam edelim. Onu karşınızda gördüğünüz an, etrafınızdaki insanları görmez olursunuz. Kaybolmuş gibilerdir. Kollarınıza aldığınızdaki mutluluk hiçbir şeye değişilemez. O kadar güzeldir ki o an, kimsenin bozmasınız istemezsiniz. Onunla zaman hiç olmadığı kadar çabuk akar. Daha önce yapmaktan zevk almadığınız şeylerden zevk almaya başlarsınız. Karşıda oturuyorsunuz mesela. Evine gitmesi gerekiyor. Karşıya geçmek ölümdür bilirsiniz. İşinizi gücünüzü bırakıp onu evine bırakmaya gidersiniz trafiği hiçe sayarak. Ki nerede oturursa otursun bırakmalı mıyız her zaman? Tabi ki de her zaman değil. İstemediğiniz bir şey yapsa bile, size çok güzel gelebilir. Aradaki ufak, tatlı kavgaları da unutmamak lazım tabii. Toparlamak gerekirse, aşkın tadına bakmalısınız. Pişman olmayacaksınız. Sakın ola ki aşka aşık olmayın...

Tamam lan bildiğiniz şeyler işte :)