Sabretmenin nasıl bir duygu olduğunu şimdilerde daha iyi
anlıyorum. Hatta sabretmek ile pes etmek arasındaki o ince çizgi var ya o ince
çizgi.. ah o ince çizgiler. Hayatımızın en önemli yerlerinde olmalarına ne
gerek vardı hiç anlamıyorum.
Bir yerden sonra kimse kimsenin dengi olmadığı yargısı dahada kalın puntolarla çıkıyor karşına. İşte o zamanlara gelindiğinde emeklerin, düşüncelerin, düşüncesizliklerin… hiçbir anlamı kalmıyor. Sonradan anlıyorsun aslında başından beri hiçbir şey ifade etmediklerini. Belkide kendimizi kandırdığımızı belkide kendimizi buna inandırdığımızı anlıyoruz. Acıtmıyor mu sanıyorsun? Yakıyor, koparıyor… Organlarını sökseler bu kadar acı vermezdi herhalde…
Kör olursan bu hayatta, sadece istediklerini, inandıklarını, hissettiklerini görmek istersen eğer her şeyi bir anda kaybedebilirsin… Tek kişilik yaşanmıyor hiçbir hayat. İttirsende, kaktırsanda ne kadar inatlaşsanda hayatla hep kaybediyorsun. Çünkü hayatın ruhunda kazanmak insanın ruhunda ise kaybetmek vardır…
Yaşanması gereken onca zaman varken bu zamanların birer birer ertelenmesine dayanamaz insan. Hiç kimse bir değil, kimse aynı şeyleri düşünmüyor. Ki aynı şeyleri düşündüğüm birini bulursam ne yapacağımı çok iyi biliyorum. Belkide aynı şeyleri düşündüğün biri öldürmek istediğin biri olabilir. Senden bir tane daha.. katlanılmaz bir durum.
Her insan bir şeylerin derinliklerden açığa çıkmasını sabırla bekler. Ben de bekliyorum biraz cesaretin açığa çıkmasını, oksijenle tepkimeye girmesini…
Hiçbir alakası yok fakat okuduğum bir kitapta şöyle diyordu; Bana aşkın bütün sorunu şu gibi geliyor: mutlu olmak için güvenliğe ihtiyaç duyulurken, aşık olmak için güvensizliğe ihtiyaç duyuluyor. Mutluluk güvene dayanırken, aşk kuşku ve tedirginlik gerektiriyor. Uzun lafın kısası, evlilik mutlu olmak için tasarlanmış, aşık kalmak için değil. Ve mutluluğu bulmanın en iyi yolu aşık olmak değil; öyle olsaydı, bunca zamandır öğrenilirdi. Çok net olup olmadığımı bilmiyorum, ama kendimi anlıyorum: söylemek istediğim, evliliğin birbiriyle bağdaşmayan şeyleri birbirine karıştırması…
Mutlu aşk yoktur.
Mutlu aşk yoktur.
MUTLU AŞK YOKTUR.
O aptal kafana iyice girmesi için bunu daha kaç kere tekrarlamam gerekecek?
Bir yerden sonra kimse kimsenin dengi olmadığı yargısı dahada kalın puntolarla çıkıyor karşına. İşte o zamanlara gelindiğinde emeklerin, düşüncelerin, düşüncesizliklerin… hiçbir anlamı kalmıyor. Sonradan anlıyorsun aslında başından beri hiçbir şey ifade etmediklerini. Belkide kendimizi kandırdığımızı belkide kendimizi buna inandırdığımızı anlıyoruz. Acıtmıyor mu sanıyorsun? Yakıyor, koparıyor… Organlarını sökseler bu kadar acı vermezdi herhalde…
Kör olursan bu hayatta, sadece istediklerini, inandıklarını, hissettiklerini görmek istersen eğer her şeyi bir anda kaybedebilirsin… Tek kişilik yaşanmıyor hiçbir hayat. İttirsende, kaktırsanda ne kadar inatlaşsanda hayatla hep kaybediyorsun. Çünkü hayatın ruhunda kazanmak insanın ruhunda ise kaybetmek vardır…
Yaşanması gereken onca zaman varken bu zamanların birer birer ertelenmesine dayanamaz insan. Hiç kimse bir değil, kimse aynı şeyleri düşünmüyor. Ki aynı şeyleri düşündüğüm birini bulursam ne yapacağımı çok iyi biliyorum. Belkide aynı şeyleri düşündüğün biri öldürmek istediğin biri olabilir. Senden bir tane daha.. katlanılmaz bir durum.
Her insan bir şeylerin derinliklerden açığa çıkmasını sabırla bekler. Ben de bekliyorum biraz cesaretin açığa çıkmasını, oksijenle tepkimeye girmesini…
Hiçbir alakası yok fakat okuduğum bir kitapta şöyle diyordu; Bana aşkın bütün sorunu şu gibi geliyor: mutlu olmak için güvenliğe ihtiyaç duyulurken, aşık olmak için güvensizliğe ihtiyaç duyuluyor. Mutluluk güvene dayanırken, aşk kuşku ve tedirginlik gerektiriyor. Uzun lafın kısası, evlilik mutlu olmak için tasarlanmış, aşık kalmak için değil. Ve mutluluğu bulmanın en iyi yolu aşık olmak değil; öyle olsaydı, bunca zamandır öğrenilirdi. Çok net olup olmadığımı bilmiyorum, ama kendimi anlıyorum: söylemek istediğim, evliliğin birbiriyle bağdaşmayan şeyleri birbirine karıştırması…
Mutlu aşk yoktur.
Mutlu aşk yoktur.
MUTLU AŞK YOKTUR.
O aptal kafana iyice girmesi için bunu daha kaç kere tekrarlamam gerekecek?