Bir zamanlar köpek gibi umursadığınız kişiler gün gelediğinde umurunuzda bile olmayacak. Sadece dış görünüşünüz bunu aktaracak. Sadece rol yapacaksınız, rol çalacaksınız. Kimsenin hayal dünyamızı kurcalamasına gerek yok. Hayal dünyası demeyelim buna, bizim içimizi bilmesine imkan yok. 'İçimiz' nasıl bi kelimedir halbuki..
Ağlamak göz pınarlarının kurumasını önlüyormuş. Ya da öyle bir şeydi işte. Havuzda, denizde gözleri açmakta. Deniz suyunun gözleri yaktığı gibi, bizim kalbimizi kim yaktı? Neden kalbimiz? Böbreğimiz, dalağımız olmuyor mu? Ne kadar sembolik bir şeydir bu.
Atölye eğitmenimiz bugün ' Yaşın daha genç, bu şiirde anlatılanları yaşayamazsın ki' gibisinden bir şeyler söyledi. Çıkartıp koyacaktım masaya. Şimendifer... Genciz diye, küçüğüz diye hiçbir şey yaşayamayacak mıyız lan biz. He? Söyleyin bana. Yok fakir edebiyatı tutmuyor otur sıfır..
Sonuçlarını bildiğimiz şeyleri neden bile bile yaparız. Ne kadar salağız. Ama nasıl zevk verir değil mi? Müthiş bir haz alırsınız..
'Herkesin bi can dostu olsun' diye kampanya başlatacağım. Çok isterim. Yok mu sanıyorsunuz? Var tabi ki. Hee nah var. Oluşum sürecinde şu anlık. Harbi bi kız arkadaşınız olsun. Sadece arkadaş. Fakat sevişmeyin. Ya da hiç fark etmez, hepsinin tadına bakın. Şimdi tabi duygular farklı bölgelerde dolaşmaya başlayabilir bi süre. Fakat açlık geçtiğinde, sakinlik başladığında kedi gibi olur(uz).
Akşamki yazıda paylaştığım şiiri bugün atölye çalışmalarında okudum. Sesim falan titredi. Etkiliyor böyle şeyler. Nedense sırtım diken diken oluyor. Garip...
Bu şarkı her şeyi tam anlamıyla özetlemese bile anlattığı bir şeyler mutlaka vardır. Bizim ne aldığımıza bağlı. Yalnızım ben çok yalnızım... Ahh Nil Burak ahh..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder