İnsanlar neden laf anlamaz? Neden at gözlükleriyle bakarlar hayata? Dikine giderek pişman olacaklarını bile bile sadece tek bir düşüncenin peşinden neden giderler?
Bir şeyleri düzeltmek için çabalarsın, çabalarsın başarırsın da. Sonra anlarsın ki çabaların boşa gitmiş. Tekrar başa dönersin, fakat pes etmezsin. Aynı noktaya tekrar gelirsin ve yine boşa çıktığını anlarsın. Sonra da uğraşma isteği kalmaz içinde. Annelerimiz hep derler ya 'kaç yaşına gelirsen gel benim gözümde hala küçüksün' diye. İnsancıklarda öyle. Hepsi çocuk. Ama olgun bireyleri çocukları kandırır gibi kandırmak zor. Şeker, çikolata? Evet evet daha büyük şeyler..
Çocuklar zaman zaman gözümüzde sevimsizleşselerde, bir köşeye çekilip onları izleyince ne kadar sevimli olduğunu anlıyorsunuz. Ve kendi dünyalarına çekildikleri zamanda inanılmazlar. Bu iki durumda da ne kadar stresiniz varsa seyredin onları, göreceksiniz ki hiçbir şeyiniz kalmayacak..
Kaybettiğimiz hayallerin peşinden koşarız. Olmayacağını bile bile koşarız. Yorulmadan, bıkmadan, usanmadan. Üzeriz kendimizi, ağlarız. Kimse duymasın diye herkes yattıktan sonra yorganın altında sessizce ağlarız, bir başka zaman gözümüze toz kaçtı bahanesiyle ağlarız, bazen içten içe ağlayamayız. Ağlayamamak çok sıkıntı verir insana. İçimizdekileri boşaltamamak. Bir başka zaman herhangi bi şarkıda ağlarız, kendimizden bir şeyler buluruz. Bir başka zaman uzun uzun bakarsınız şehrin terk edilmiş caddelerine ağlarsınız, kimin size baktığı önemli değildir. Sadece ağlamakla meşgulsünüzdür. Bir başka zaman soğuk kış akşamlarında kapı eşiklerinde ağlarız. Yağmur yağdığı zaman ağladığımızda belli olmaz. Yaşlar ikiye katlanır. Kısacası ağlarız. Mekan, zaman önemli değildir. Sadece kişiler önemlidir...
Her şeye rağmen hayalleriniz hala hayatta ise yaşamak için bir sebebiniz var demektir. Sizin olmasalar bile sizinle beraber aynı evreni paylaştığı için kendinizi şanslı hissedebilirsiniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder