2 Haziran 2012 Cumartesi
Kocaman bir hayat ve kocaman hayallerin içinde
Kocaman
bir hayat ve kocaman hayallerin içinde, kıyıya vurmuş ufak bir balık gibi
çırpınıyorum. Suya ulaşmak imkansız gibi görünüyor. Kumların ıslaklığıyla
hayatta kalabilmek için çabalıyorum. Hani büyük balık küçük balığı yutar
derler, peki ne zaman küçüldüm. Büyük balıkken neden küçük balık oldum anlamış
değilim. Dalgalarda çok sert vuruyor bu arada, canım çok yanıyor. Dalgaların
gelişiyle suya dönmek için ümitleniyorum ama umutsuz vaka. Yavaş yavaş kurumaya
başlıyor bedenim. Güneş ışınlarını bana gönderirken. Gözlerim tam kapanırken
tekrar açılıyor. Kendimi bir kavanozun içinde buluyorum. Su sıcakcık..
Terlemeye başlıyorum hafif hafif. Bu kavanoz yaşanacak gibi değil. Kapağının
açılması için çırpınıyorum içinde. Bunaldım ve sıkıldım. Ne kapağını kendim
açabilirim, ne de kavanozu kırabilirim tek başıma. Umutsuz bakışlarla bakıyorum
çevredeki insanlara. Hepsinin yüzü gülüyor, hepsi çok mutlu. Evet, sadece ben
mutlu değilim. Bu lanet yerde mutlu değilim. Sonra gözüm ilişiyor ufak kız çocuğunun
asık ve mutsuz yüzüne. İçimden beni ancak sen kurtarabilirsin diyorum sanki
konuşabiliyormuş gibi. Bir anda göz göze geliyoruz. Uzunca bir süre bakıyor
bana gözünü ayırmadan. Yanıma doğru ilerliyor. Kavanozdan beni çıkarıp,
akvaryumun içine koydu. Akvaryumu taşlarla, bitkilerle donattı. Artık ona
minnettardım. Onun yüzündeki mutluluğu da görmenizi isterdim. Beni, o sıkıcı,
bunaltıcı, ölüme itekleyici kavanozdan çıkarmıştı. Haziran ayları idi
yanılmıyorsam. Kavanozdan çıktığım gün takvimde Haziran yazıyordu. Gününü
pek hatırlamıyorum ama ortalarıydı galiba. O ufak kız çocuğuyla o kadar güzel 14
gün geçirdim ki, Kıyıya vurduğum günleri, kavanoza tıkılı kaldığım zamanları
çok çabuk unutuverdim. Ne olduysa o güzel günlerden sonra oldu. Evet, o kız
çocuğu. Benim hayatımın en önemlisiydi. Öyle de olması gerekiyordu siz ne
dersiniz doğru değil mi? Benimle vakit geçirmekten sıkılmış olacak ki, beni
deniz kıyısına götürdü. Hiç düşünmemiştim böyle olacağını, hayal bile edemezdim
bu kadar güzel yaşanmış şeylerin ardından. Akvaryumu gözlerine doğru
yaklaştırdı ve yüzüme baktı. O da çok üzgündü fark etmiştim. Ama ne bileyim
çaresizlik mi desem, mecburiyetten mi yoksa gerçekten benden sıkılmış mıydı?
Beni denize salmasını beklerken akvaryumdaki suyu yavaşça boşalttı ve beni
ıslak kumların üstüne akvaryumda fırlattı. Ardına da bakmadı. Akvaryumda
çırpınırken, önceleri canımı acıtan o hırçın dalgalar beni akvaryumun içinden
alıp denize çekti. Artık özgürdüm, ufacık akvaryuma tıkışmayacaktım. Doğduğum,
büyüdüğüm yere geri dönmüştüm. İtiraf etmeliyim ki, denizi akvaryuma tercih
ediyorum. Tamam deniz büyük ucu bucağı yok, fakat denizde sevgi yok ki. Peki ya
akvaryum öyle mi? Daracık, ufacık, sıkıntılı, ama dışındaki sevgi dolu. Umarım
kendimi çabuk toparlarım uçsuz bucaksız büyük hayatta. Aslında iyi oldu ya bir
yana. Başta beni denize salması, her şeyi anlatıyordu. Bana değer veriyordu.
Sonuçta ben bir balığım. Mutlaka bir gün öleceğim. Öleceğimi bildiği için,
kaybetmek istemediği için, kaybettiğinde daha çok acı çekeceği için beni baştan
denize bıraktı. Mutluyum sanki birazda buruk.. Büyük balıklara yem olmadan...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder