9 Aralık 2013 Pazartesi

Gözlerle

Merhaba. Artık kimsem yok. Bana sahip çıkacak, her zaman yanımda olacak kimse kalmadı. Belki hiçbir zaman yoktu ve ben kendimi avuttum, kandırdım. Kendime yalan söyleyerek mutlu olmaya çalıştım. Çocukluğumda da böyleydi yanlış hatırlamıyorsam.. Herkesin beni sevdiğini düşünürdüm, buna inanırdım. Çocuk aklı işte ne bilsin. Zaman geçtikçe yıkıldı, geriye gereksiz yere hassaslaşan, halk otobüsünde ağlayan bi adam geldi. Şehir içi otobüs yolculuğununda kalp kırması ayrı bir şey. Ama kalbimin kırılması hep şehir içi otobüslerinde olmuştur. Kalp kırıklığı diyorsunda bi boka benzemiyor. Bir yerden sonra hissizleşip bir şey anlamamaya başlıyorsun. En kötüsüde bu sanırım...
Yazılacak o kadar çok şey var ki, fakat bunları kelimelere dökebilecek akıl yok. Akıldan ziyade bunların kelimelere değil, hiç durmadan akan gözyaşlarına ihtiyacı var. Acının en güzel yanı ağlamaktır ya hani, kimseyi umursamadan...
Hayata küsülmez ama küsüyorsun elinde olmadan. Uyumak istiyorsun dönüp duruyorsun saatlerce, yemek yemek o kadar zor bir eylem gibi gözüküyor ki günlerce aç kalmayı göz alabiliyorsun, telefonunu kapatıyorsun kimse ulaşmasın diye mesela gerçektende kimse ulaşmıyor. Neden kimse ulaşmıyor? Çünkü artık çocuk değiliz değil mi.. Herkesin bizi sevdiği yalanı artık geçerliliğini yitirmiş durumda. Yalanların yerini palavralar ve vaatler almış. Ümit edebilirsin belki bir gün her şeyin çocukluğundaki gibi olmasını.. Hayal kurmak uzun ve tekrarlanan bir şey olmasına rağmen bunun ne hayalini kurabilirsin ne de tekrar edebilirsin. Kandırırsın kendini defalarca. Olmayacak duaya amin dersin. Birazcık mutlu edebiliyorsa gerçi o da boş...
Arkadaşız diye arada sırada mesaj atan mahlukatların neden öyle yaptıklarını çözmüş gibiyim. Yalnızlık insana fena koyunca, etrafında kimseyi bulamayınca hiç istemediğin bir şekilde yazabiliyorsun. Daha sonra inanarak doldurduğun o yerin asıl sahibi ve sahipleri geliyor. İster istemez çıkıyorsun. Gurur? Gururumuzu sikeyim...
Başka bir dünya yaratıyorum kendime, yaratmak istiyorum. O dünyada başka biri olmak istiyorum. Ne yaşadıklarımı hatırlamak istiyorum ne de geceleri uykularımın kaçmasını... Sadece ağlamak istiyorum o dünyada onu götürmek istiyorum yanımda. Bunun için yanımda bi kalpte götürmem gerekiyor. Kalbin seninle gelmesi her şeyini götürmek gibi değil mi..?
İnsanı bir kalıbın içine sokmak, onu tam anlamıyla tutsak etmektir. Elinin kolunun bağlı olması ağzının da bantlı olması anlamına gelmez diye düşünürsün evet, öyledir. Ama neye faydası var ki? Bu bir kalıbın içinden çıkmasına engeldir. Ne yaparsa yapsın o artık mahkumun tekidir. Müebbet  hapis gibidir. Kurtuluşu, çıkışı yoktur. Bereket gözleri bağlı değildir. O da olmasa sonrası sonsuz karanlık...
Ağlamak en güzel ifade şeklidir bana göre. Kelimelere hiçbir zaman ihtiyaç duymazsın. Çok çeşitleri vardır ya hani, ağlamak isteyip ağlayamamak gibi.. Oynarsın insanlara, zor dayanırsın, kendini güçsüz göstermemek için dayanırsın dayanırsın ama artık kendinin güçsüz olduğunu kabullenmek gerektiğini anlarsın. Hele ki bir karanlık oda bulduğunda... tutabilene aşk olsun. Ne kadar ağlarsan ağla ama karanlığın insanı korkuttuğu gibi güçlendirdiğinide unutmamak lazım...
Ve tüm bu yaşananların doğal sonucu olarak güzel günler geride kaldıysa eğer şimdiden geçmiş olsun...
Sıradaki...