28 Nisan 2012 Cumartesi

Başlık bulamadım

Ne kadar susabilirsiniz ki? Düşüncelerinizi ifade etmeden ne kadar durabilirsiniz? Bazen susmak her şeyi anlatır derler. Nah anlatır. Susmak ne zaman neyi anlatmıştır ki? Susmak yerine saçmalamak? Bence daha iyidir. Susarak kim nereye varmış ki..
Akşam Beyaz Show'da Rasim abi çok güzel bir şeye değindi. ' Artık gençler okula marka göstermek için gidiyor'. CAT botum yoksa yarın raporluyum. Nike ayakkabım yoksa sınava girmiyorum. Kış günü Ray-Ban gözlüklerim yoksa böyle bir dünyaya çıplak gözle bakamam. Kralsın Rasim abi..
Bazı şeylerin değerini anlamak için onlardan biraz uzak kalmanız en hayırlısı. Ailenizden ayrı kalınca nasıl burnunuzda tütüyorsa, sevgilinizden ayrı kalınca çok özlüyorsanız.. işte öyle. Bilerek ara vermek, uzaklaşmak her şeyi tazeleyebilir. Aşkı, sevgiyi, özlemi. Mola..
Bugün fark ettim ki çevremde kimse kalmamış. Herkesden uzaklaşmaya başladığım zamanlar bunlar. Telefonda bile konuşmaya isteğim yok. Yazasım, çizesim, okuyasım, çalasım var. Bugün birkaç ritim attık stüdyoda rahatladık. Davul çok iyi bir arkadaş oldu bana. İnsanlardan fazla onunla vakit geçiyorum. Daha kıymetli insanlardan. Değer biliyor bari. Vuruyorum, ediyorum ama yine benim yanımda. İnsanlardan daha vefalı. Bi hocam öyle demişti. Çalmaya devam et, ilerde en yakın arkadaşın olacak diye... Evet haklıymış.
Kin tutamıyorum. Yapılan hatalara evet kayıtsız kalmıyorum ama başka insanlar gibi de büyütmeyi sevmiyorum. Ve yaptığım en büyük yanlışlardan. Hep sineye çekmek, alttan almak. İnsanların kendilerini iyi hissetmelerini sağlıyor olabilirim. Ama zaman zaman kendimin kötü hissetmesine yol açıyor. Biraz değişsem iyi olacak. Ya da değişsek?
Lan her akşam saçmalamaya doğru gidiyoruz sanki. Biraz yaşanmışlık biriktirelim öyle yazmaya devam edelim. Neyse iyi geceler

26 Nisan 2012 Perşembe

Ordan, burdan, şurdan

Koskoca bloğumun sadece 1 takipçisi var. Bu da benim farkım demek isterdim. Ama nerdeee.. Olsun ben böylede mutluyum. Tadını almadığımız şeylerin sayılı kişiler tarafından tadılması zenginliktir sonuçta. Aha iyi bir yön..
Aylarca çantamda seyahat eden kitabı sonunda bitirdim. Tadını ala ala, zevkle. Geometri sınavında 0 bi kağıt vermek ve ardından birkaç sayfa kalan kitabı bitirmek. Seksten sonra sigara yakmak gibi bir şeydi. Kaan Sezyum'da 'Oh Yes'. Tavsiye eder miyim? bilmiyorum. Eğlenceli bi kitap ve bir o kadarda p.shoplar şahane. Sezyumnot: JPEG attım yalnızlığa bir network denizinde...
Bizim insan evladı ne yapıyor acaba. Hep pişmanlık duyar değil mi? Geri getirmek için uğraşır. Karşısındaki salaksa işi çok kolaydır. Görmemişse, tecrübe sahibi değilse bırak parmağında oynatmayı parmak değiştire değiştire zevkini alır. 10 parmak acı verse gerek, yazıkk. İnsan evladınında görmüş, geçirmişi makbul. Geçirmese de olur. Kim problem eder ki?..
Sizin hiç hayatınızda biri için vazgeçtiğiniz bir şey oldu mu? Valla ne yalan söyleyeyim hatırlamıyorum. Peki arkadaşlarımızın, ailelerimizin, sevgililerimizin bizim için vazgeçtikleri bir şey olmuş mudur? Kesinlikle vardır. Biliyor da olabiliriz, karşı karşıya da kalabiliriz..
Önceleri kaybetme korkusu diye bir şey vardı. Ne zamandan beri çalmaz oldu kapılarımı. Zil falan mı çalışmıyor diye şüpheleniyorum ara sıra. Elektrik faturası yüzünden mi acaba. (Sezyumnot: Aramızdaki elektriği faturası geldi, baya birikmişiniz var) Bi süre sonra umurunuzda olmuyor bazı şeyler. Hayat yedeklerden ibaret. Ama her şeyin yedeği de yok ki. Hayat böyle işte verirsen alıyorsun. Vermeden alan var mı aramızda?
Reddedilme korkunuz var mı? Bir şey istediğiniz gibi olmayınca el ayak çekiyor musunuz? Uzaklaşıyor musunuz? Hevesiniz kırılıyor değil mi? (Okuyucuyla konuşuyormuşçasına yazılan yazılara 'sohbet' deniyordu sanırsam) Ondan sonra karşınızdaki dedemin takma dişlerini aradığı gibi arar sizi. Uzun zaman bulamaz. Ama o kadar salaktır ki dişlerin ağzında olduğunun farkında değildir...
Her yazıda bir şeyler anlatmaya çalıştığımın farkına vardım. Doğru ya da yanlış. Kime göre doğru acaba. Bana göre, kafama göre...

21 Nisan 2012 Cumartesi

İnsan evladı

Neden hiçbir şey göründüğü gibi değil? İnsan evladı neden bu kadar vefasız, sahtekar, arkadan iş çeviren kişilerden oluşuyor? Ve neden hiçbir şey olmamış gibi yüzünüze gülümsüyorlar? Sanki çok masumlarmış gibi eğlenmeye, gülmeye, gününü gün etmeye devam ederler? Geçmişinde aynı şeyleri tekrarlamış kişiler neden 2. kez tekrarlarlar? Masum insanlar bu kadar değersiz mi insan evladı? Zevk mi alıyorsun? Ya da nasıl bir haz duygusudur bu? Neden bu kadar karaktersizsin? Neden gözlerimizin içine baka baka yalan söylüyorsun insan evladı! İnsanın ailesi, kişinin en büyük referansıdır. Ailesi çok şey anlatır. Anasına bak kızını al derler. Neyse...
Evet insan evladı tekrar sendeyiz. Ne zaman yüzeysel değilde derin konuları gün yüzüne çıkaracaksın? Hiçbir zaman dediğini duyar gibiyim. Ya da göğsünü gere gere çıkıp söyleyecek misin? Buna cesaretin var mı? Bu kadar karaktersizliği yapanın cesareti had safhadadır. Masum insanların duygularıyla oynamak, onları bembeyaz dünyalarından simsiyah dünyana çekmeye ne kadar gönlün el veriyor? Her insan doğru bildiğini okur zaman zaman. Demek ki bildiklerin hiçbir zaman doğru değil. Olmayacakta. Neyse...
İnsan evlatları böyle işte. Göründüğü gibi değil. Meleğinde bir iç yüzü vardır. Ama görmeyiz. Her insanında bir kalbi vardır ama sadece beyinlerini kullanırlar..
Ahh insan evladı!

17 Nisan 2012 Salı

Farklı Limanlar

Otobüs şoförünün en sevdiğim özellikleri konuşmayanı, konuşsa bile söylediklerini tekrar etmeyeni. Hep bana denk gelir zaten. Otobüste tek kişi kalırsan böyle olur. Yol boyunca şu öyle şu böyle, bak şu kadın teminden beri neredeyiz diye soruyor vs. Bana ne abicim! Görevin senin yap işte..
Geçen doktora gittim karın ağrısı ile. Muayeneden sonra doktor 'aşık olmuşsun evlat' dedi. Hocam dedim ne kadarlık ömrüm kaldı? '2 ay veya biraz daha' dedi. Döndüm ve 'bu zaten 2 aydan beri var' ne yapacağız olayına getirdim. 'Cenaze işlemlerini başlat evlat, daha gençsin ama başka bir hayata devam edersin'dedi. Boynum bükük ayrıldım..
Hepimiz birer gemi değil miyiz? Kimimiz savaş gemisi gibi kolay kolay batmayan, kimisi tahtadan yapılmış tek darbede dibi boylayan. Limanlarda molalar veririz. Depomuzu doldururuz. Yolcular indirip, bindiririz. Her yolcu elbet bir limanda inecek. İnmeyenler gemi tayfası olacak. Kaptanı hiç yalnız bırakmayan. Ama öyle bir gün gelir ki, ya kaptan gemiyi terk eder yada tayfa kaptandan kopar. Ama o güne kadar kimse kimseyi yalnız bırakmaz. Unutmadığımız limanlara tekrar tekrar uğramak aptallıktır. Yeni limanlar keşfetme çabasında olmak her kaptan için yeni bir hedef, yeni bir heyecandır..
Son olarak Geveze'den ''Hayat bir tane ve dolu dolu yaşamak lazım''...

15 Nisan 2012 Pazar

Disko Kralı'ndan kesitler

Çok temiz kalpliyim sanırsam. Sabahtan beri Zakkum dinliyordum ve akşamına Disko Kralı'nda Zakkum ile karşılaştım. Grubun sözlerini Cem Senyücel'in yazması çok ilgi çekici geldi. Bir davulcu olarak pek rastlamadığımız bir şey. Ama bu yaşta bu yaşanmışlık inanılır gibi değil. Sözler bu kadar dokunaklı olamaz. Neyse.. Faruk K. oradaydı. Sanki Behzat Ç. ondan esinlenilmiş. K'sını satmaya çalıyordu bi aralar, acaba ne oldu satabildi mi? O zaman reklam yapmaya geldi anlaşıldı. Uzun bacaklı, çizmeli hatunumuz çok alıngan çıktı. Kaldıramayacaksan sahnenin tozunu çıkmayacaksın bebeğim. Giymeyeceksin mini mini etekleri. Niran Ünsal iyiydi. Anne adayı. Annelik sinmiş üstüne kokuyordu adeta. Ece Toprak ilginç. Yani ilginç demekle yetiniyorum, diyecek bir şey bulamadığımdan.
Kısa filmim için oyuncu arıyordum. (Gay rolünü oynayacak) Programda Yaşayan Kütüphane diye bir şey duydum. Ve hemen araştırdım. Yetkiliye mail attım. İnşallah geri dönüş yapılır ve bende toplumun iki farklı bakış açısını seyirciye yansıtırım, mesajımı veririm.
Adam gibi adam Okan Bayülgen. Kim ararsa arasın yardım ediyor, herkesi örgütlüyor. Bizim bunlara ihtiyacımız var !!!
Neyse iyi geceler.Parça acayip ya offf

11 Nisan 2012 Çarşamba

Vefasız dostlar

Pazardan beri uğramamışım. Yeni duştan çıktım. Bir şeyler yazalım dedim. Islak ıslak, biraz seksilik koksun istedim. Ne kadar kokarsa artık. Pekte yazacak kafada değilim. Her şey gayet normal aslında. Buraya neden yazdığımı da bilmiyorum. İçini dökecek biri yok. O yok, şu yok. Herkesle paylaş babam paylaş...
Birinin size gerçekten değer vermesi birazda saçma ya. Nedeni bilmiyorum. Verirse iyi hani. Vermezse de iyi. Gerçi verenleri de görmüyor muyuz hayatımızda. Ucundan veriyorlar. Geri kalan kısmını da isteriz ya hep. Biraz insaf be abi. O kısımda başkalarının olacak. Hepsini sana verecek hali yok. Sadrazamın sol şeyinden mi düştün ki? 
Vefasız insanlar azdı şu sıralar. Zamanında yanında olduğunuz kişiler gün gelip telefonlarınıza bile cevap vermez olurlar. Belki kontörü yoktur abi? Koyar mı koyar insana koymaz mı. Ve yalnız hissettiğiniz zaman onlardan beklenti içine girersiniz. Bi mesaj, bi ses, bi görüntü ister insanın canı. Hey canını yediğim. 
Son günlerde acayip kıl olduğum bi reklam var (Paykek). Kibariye ablamızın oynadığı. Yareppbimm, kapıyı açanlarda bi ilginç. İlginç ne lan? Acayip yapmacıklar. Yapmacıklığın doruklarındalar. Bu  reklam çıkınca sanki üzerimden 5 kavanoz organik bal damlıyor ya..
Neyse içimizde olmasa da olduğu kadar kıyıda köşede kalmış bir şeyler çıktı. Bu cümleye virgül koyacak mıydım bilmiyorum. Vefasız dostlardan haber yok. Olmasında amk hayat böyle daha güzel. Şimdi onlarla uğraş, görüşmediğin zamanları anlat, dertlerini anlatsın ipe sapa değmeyen dertler onlar. Görüşürüz.. 

8 Nisan 2012 Pazar

Fotoğraf parçası

Fotoğraflar ne enteresan varlıklar. Eskisi gibi de değil hepsi bilgisayarlarda artık. Ufacık bir fotoğraf, bütün neşenizi, mutluluğunuzu kaçırabilir mi? Gecenin bir vakti gözlerinizin buğulanmasına yol açabilir mi? Hiç beklenmedik bir klasörün içinden bir tane bile olsa çıkabilir mi? Daha önce okuduğunuz ve gecenin bi yarısı elinize aldığınız kitabın içinden? Yedek telefonunuzu gerektiğinde kullandığınızda duvar kağıdında? İmha ettiğinizi sandığınız fakat bir anda hiç ummadığınız bir yerden çıkarlar. Zaman durur, çevrenizdekileri fark etmezsiniz. Ne yaptığınızı kendinize geldiğinizde bile hatırlamazsınız. Hani zaman ve mekan önemli değilde kişiler önemli demiştik. Fotoğraflarda öyle değil. Kodlanmış ismi bile önemli. Değerli varlıklar onlar. Bir daha hiç geri gelmeyecek şeyler. Kendimizi kaybedebilir ve hepsini imha etme gayretinde bulunabiliriz. Salaklıktır yaptığımız, sonra çok pişman oluruz. Fotoğraf parçası darmadağın eder adamı...
Kaybetmekten korkarak yaşarsak zaten kaybederiz. Hayattaki tecrübelerimiz çok önemli. Öyle bir an gelir ki ya eskiye gitmek isteriz yada yeniye. Eskiye gitmek tecrübe kazandırmaz insana, daha çok yıpratır. Yeniye gitmek için yeterli potansiyeli bulamazsınız. Yerinizde sayarsınız kısacası. Kaybetmekten korkmamaya başladığınız an kazanmaya adaysınız demektir. Ama sadece aday. Hangimiz garanti verebiliriz ki?..
Halının altında birikmiş tozlar vardır. Süpürdüğümüz, ama süpürsek bile gitmeyen. Yaşanmışlıklarda böyledir. Yaşananlarla örteriz üstünü. Ve kimse göremez tozlarımızı...
Her gün aynı yemeği yemek, aynı otobüse binmek, aynı kişileri görmek sıkar mı insanı? Bazı kişiler vardır ki yüzlerine hasret kaldığımız. Bir kere görmek için cebinizdeki son metro parasını bile verip evinize yürüyerek gitmek olsa dahi. Ama hayaldir. Hayallerle yaşamak güzeldir. Hayata bağlar insanı. Hayallerinde acıtabileceğini unutmamak lazım. 
NOT: Gecenin bi yarısı biri bunları yazdı. Gecenin bi yarısı hepimizin aklına bunlar gelir muhakkak. Değil mi?

6 Nisan 2012 Cuma

Kaybolan hayallerimiz

İnsanlar neden laf anlamaz? Neden at gözlükleriyle bakarlar hayata? Dikine giderek pişman olacaklarını bile bile sadece tek bir düşüncenin peşinden neden giderler? 
Bir şeyleri düzeltmek için çabalarsın, çabalarsın başarırsın da. Sonra anlarsın ki çabaların boşa gitmiş. Tekrar başa dönersin, fakat pes etmezsin. Aynı noktaya tekrar gelirsin ve yine boşa çıktığını anlarsın. Sonra da uğraşma isteği kalmaz içinde. Annelerimiz hep derler ya 'kaç yaşına gelirsen gel benim gözümde hala küçüksün' diye. İnsancıklarda öyle. Hepsi çocuk. Ama olgun bireyleri çocukları kandırır gibi kandırmak zor. Şeker, çikolata? Evet evet daha büyük şeyler.. 
Çocuklar zaman zaman gözümüzde sevimsizleşselerde, bir köşeye çekilip onları izleyince ne kadar sevimli olduğunu anlıyorsunuz. Ve kendi dünyalarına çekildikleri zamanda inanılmazlar. Bu iki durumda da ne kadar stresiniz varsa seyredin onları, göreceksiniz ki hiçbir şeyiniz kalmayacak..
Kaybettiğimiz hayallerin peşinden koşarız. Olmayacağını bile bile koşarız. Yorulmadan, bıkmadan, usanmadan. Üzeriz kendimizi, ağlarız. Kimse duymasın diye herkes yattıktan sonra yorganın altında sessizce ağlarız, bir başka zaman gözümüze toz kaçtı bahanesiyle ağlarız, bazen içten içe ağlayamayız. Ağlayamamak çok sıkıntı verir insana. İçimizdekileri boşaltamamak. Bir başka zaman herhangi bi şarkıda ağlarız, kendimizden bir şeyler buluruz. Bir başka zaman uzun uzun bakarsınız şehrin terk edilmiş caddelerine ağlarsınız, kimin size baktığı önemli değildir. Sadece ağlamakla meşgulsünüzdür. Bir başka zaman soğuk kış akşamlarında kapı eşiklerinde ağlarız. Yağmur yağdığı zaman ağladığımızda belli olmaz. Yaşlar ikiye katlanır. Kısacası ağlarız. Mekan, zaman önemli değildir. Sadece kişiler önemlidir...
Her şeye rağmen hayalleriniz hala hayatta ise yaşamak için bir sebebiniz var demektir. Sizin olmasalar bile sizinle beraber aynı evreni paylaştığı için kendinizi şanslı hissedebilirsiniz...

3 Nisan 2012 Salı

@m salak

Hay adaletini s.ktiğim dünya. Gün geçtikçe neler gösteriyorsun biz mahluklara. Bir insan .m salak olmasın. Hayatında .m görmemiş olmakta çok acayip bir şey. Gördüğün an yatıp kalkıp onun için yaşıyorsun. Ona tapıyorsun sanki. Yıllardan beri görmemişsin keşke biraz daha görmeseydin. Evlendiğinde görseydin mesela. Aga bu nedir derdin. Alkol bağımlıları gibisin. .m bağımlısı seni. Şu anki düşüncesi o bence. 'Dünya .mın üstüne kurulu, .m yoksa ben nasıl yaşarım, nasıl başka .mlar peşinden giderim, bulmuşken kaybetmek olmaz.' Al işte tam böyle. Şimdi .m salak bir erkek evlendiğinde de eşinin peşinden ayrılmaz. Örnekleri var ondan söylüyorum. Kaç yıllık akrabalar bile .m peşindeler. Cinslerim için söylüyorum ama farklıyım yani. .m .m diye ölmedim bunca yıl. 
Bu dünyada bir şeyler için en yakınlarından vazgeçmek. Belkide senin yakın olduğunu düşündüğün. Ama olmadığın, neyse.. Satmak olayına geliyor gibime geldi. Satış aynen kötü neyse boşver.
Ona buna vurdura vurdura hayatını sürdüren insandan uzak duracaksın abi. Senin mutluluğunu çekemeyip elinden gelen her şeyi yaparlar ve hayatını birkaç kelime ile zora sokabilirler.
Özür dilemek bir erdem değil miydi? Kişisine göre değişiyor demek ki. 
Her hecenin, kelimenin, yan cümlenin, cümlenin gerçeğe çekilmesi ne saçmalıktır ya? İnsanlar neden hep gerçeğe odaklanmışlar. Mecaz anlam diye bir şey yok mu bu hayatta? 
Bir insan egolarından nasıl arınabilir? Arınabilir mi yani onu soruyorum. Mümkün mü? Bir insanın kıçına tekmeyi basmadan önce ne kadar düşünürsünüz? Şans verir misiniz? 1, 2, 3? 
Takıntılı sevgililer var. Eh bunlarda bi nevi .m kolik. Geri zekalı dünyada 3 milyar kadın var. Sen git içlerinden bir tanesini bul ve vazgeçeme. Olacak iş mi lan bu? Heee böyle deyince de aşk düşmanı, duygusuz öküzün teki oluyoruz değil mi? Ulan aklın duygularda değil ki senin. Bugünkü yazımızın başlığı olan .mda... 
Her neyse, arkadaşlık önemli bu hayatta. Arkadaş sandıklarınız ki öyle sanın daha. Küçük problemleri büyütmekte anlamsız. Ve siz siz olun .ma düşkünlüğünüzü belli etmeyin. Dedik ya 3 milyar tane .m var.. Annelerimiz, büyüklerimiz ve son kullanma tarihi geçmiş kişilerin dışındakiler. Unutmayın onun dikine giderseniz pişman olursunuz.
Anlayana kıssadan hisse. Eee bundan da bir şeyler çıkarmak için akla sahip olmak gerekir.
Çok mu sert girdik !!!
Ağzımız çok bozuldu bugün. Özürler, sevgiler.

1 Nisan 2012 Pazar

Yarı ölüm hali

Akşam bahsettiğimiz, içimize attığımız banknot benzetmesi. İçimize attıklarımızın suyunu ağlayarak atabiliriz. Sadece suyunu. Posası her zaman içimizde kalır. Zamanla çürür fakat çürümesini beklemeye zaman yetmez. Toprak altına girdiğimiz zaman çürür. Ömrümüz yetmez.
Yalan diye bir şey var. Eskiden pek yoktu. Şimdi azıttı. Pembe, beyaz, turuncu çeşitlerine girmeyelim şimdi. Bütün sevgiyi, saygıyı, sadakati bitirir. İçinizdeki istek ve arzudan eser kalmaz. Yalanların bahanelerle çevrilmesi de bir başka konu.
Hayatımızdan zamansız çıkanlar vardır, unutamadığımız. Her akşam başucumuza konuk olurlar, rüyalarımıza girerler. Ne kadar kendinizi inandırırsanız inandırın aslında onlar hep hayatınızdadır. Hiç çıkmamışlardır. İçinizdeki posaların bir bölümünü oluştururlar. Ölene kadarda sizinle yaşarlar. Ne kadar çabalarsanız çabalayın onları hayatınızdan çıkarmanın hiçbir yolunu bulamazsınız. Karar vermenizde etkili olurlar. Hiç olmadıkları halde kararlarınızda önemli rol oynarlar. Fark etmeden onlara göre davranırsınız.. Bilemiyorum sonumuz ne olur.
maNga'nın son albümünden akustik bir çalışma 'Her aşk ölümü tadacak'.. Gerçekten çok güzel. Gerçekten öyle midir? Her aşk bir gün biter öyle değil mi? Çelişkili durumlar. Bize ne ya.. 

İçine at, dol ve patla!

Söyleyemediğimiz çok şey vardır aslında. İçimize attığımız. Para biriktirir gibi biriktiririz içimizde. Kumbaramız ağzına kadar dolmuştur. Ama bozuk paraları bütünletip banknot olarak biriktirmeye devam ederiz. Söyleyecek o kadar çok sözümüz vardır ki elimizde değildir, söyleyemezsiniz. Kendinizi yer bitirirsiniz. Katlanmaya devam edersiniz. Kalbinizde olanlar aklınızdadır. Aklınızda olanlar hiçbir zaman kalbinizde olmamıştır ki, olamaz. Ne demiştik? 'Biriyle beraber bir şeyler biriktirmeye başlıyorsun', 'Biriktirdiğin emanetlerini ona emanet ediyorsun', 'Bir kişiye seni seviyorum derken kim bilir kaç kişiye diyoruz'.. Hayat çok garip. İçinde bulunduğumuz setup inanılmaz. Yaptıklarımızdan pişman olmuşuzdur zamanında. Peki gelecekten pişman oldunuz mu hiç? Yaşanmamış anlardan pişmanlık duydunuz mu? Yada bunu şöyle değiştirelim. Yaşayamadığınız bi andan pişmanlık duydunuz mu geçmişinizde? Bunları yazarken Fırat Tanış söylüyordu. Ne diyordu Fırat abimiz ' Yani olmuyor, olmuyor istesem de kimse gelmiyor beklesem de'..
Dışarıdan ne kadar hasarsız görünürsek görünelim içimizde biriktirdiğimiz şeyler gün gelir mutlaka açığa çıkar. Göründüğümüz kadar mutlu muyuz ki? Hiçbirimiz sıfır kilometre değiliz... Bu satırlar tamamıyla  hayal ürünüdür. Yakından uzaktan 3. kişilerle ilgisi yoktur.
İçine at, dol ve patla !!
Post Ejaculation Syndrome