25 Şubat 2012 Cumartesi

Öylesine

Sayfayı açtığımda ne yazacağıma karar veremedim. Aslında yazacak hiçbir şey yoktu. Ve altta yazdıklarımdan haberim bile yok. İnsanın kısıtlanması kadar kötü bir şey yok. Sizce? Kısıtlanmak... Dar alanda kısa paslaşmalar gibi, kısa alanda dar paslaşmalar gibi, nereye gittiğini bilmeyen insan topluluğu gibi, okul çocukları gibi... daha niceleri. 

Başka bir konu... Çevrendekileri görmezden gelebiliyorsan, işte gerçek mutluluğun tadına varabiliyorsun. Kendini çevrendekilerin göz hapsinde hissediyorsan sen zaten .ıçmışsındır. Bazı şeyleri aşamamışsındır. Özgüven mesela.

Bir konu daha... İstediğin şeyi yapamamak. Tamam bu da kısıtlanmaya giriyor sorun yok. Yapamamanın verdiği güvensizlik duygusu, işe yaramazlık duygusu, saçma sapan duygular bütünlüğü. 

Demiştim, yazdıklarımdan haberim yok diye.
Sizinde olmasın.

18 Şubat 2012 Cumartesi

Hayattan...

Bugün metroda gözlemlediğim bir olayı paylaşmak istiyorum. Beni etkileyen bir olay..


Soğukta bekleme bitmiş, sıcak vagonlara adım atmıştım. Yerimi aldım ve hareket başladı. Birkaç istasyon sonra iki çift bindi. Kadın 45-50, adam 50-55 yaşlarında. İlk başta karı koca zannettim. Fakat birazcık kulak misafiri olunca anladım iki eski sevgili olduklarını. Yan yana oturdular başladılar konuşmaya. Konuşmaları tam duyamadım ama ikisininde mimiklerinden pişman olduklarını anladım. Bir şeyler konuştuktan sonra kadın parmağındaki yüzükle oynamaya başladı. Aynı şekilde adamda.. Belli ki evliliklerinde ikisi de mutsuz. Sohbetleri ilerledikçe başta kadının gözleri, daha sonra adamın gözleri buğulandı. İkisi de ağlamamak için zorla dayanıyorlardı. Bir süre hiç konuşmadılar. İkisininde gözleri daldı uzaklara.. Daha sonra kadının ineceği istasyon geldi çattı. Ağlamaklı bir sesle adama 'iniyorum' dedi. Adamda 'bende geliyorum' dedi. Ve usulca gözden kayboldular...


İkisi de yeniden birlikte olmayı o kadar çok istiyorlardı ki, birbirlerine bunu söylemek için cesaretleri yoktu. Evliliklerini bitirmeyi göze bile alabilirlerdi o bakışları görseydiniz.. Fakat cesaret edemiyorlardı. Kısacası ilerde pişman olacağınız şeyler yapmayın. İlerde bu iki çiftin durumuna düşüp ve sizi gözlemleyen birinin bunu bloğunda paylaşmasını istemiyorsanız, kararlarınızı doğru verin. Hep arkasında durun ve pes etmeyin...

16 Şubat 2012 Perşembe

Fetih 1453...

İsmini duyduğunuzda hemen anlıyorsunuz zaten. Anlıyor musunuz? Neyse, filme giderken ki beklentiniz ne olabilir? Sonunda Fatih İstanbul'u alacak değil mi? Filmin ikinci yarısını izlerken hiç öyle düşünmüyorsunuz. Sanki Fatih'in askerleri savaşı kaybedecekmiş gibi geliyor. Sonunu bildiğiniz halde, sizi acayip bir gerilime sürüklüyor. Türk sinema tarihinin en yüksek bütçeli filmi yanılmıyorsam. Eee hakkını vermişler gerçekten. Devrim Evin'in oyunculuğu bir yana, Hasan karakterini canlandıran İbrahim Çelikkol hakkını fazlasıyla vermiş. İlk perde de canınız biraz sıkılabilir. Aralarda 2-3 çarpışma sahnesi var. Onlar ilk perdeyi toparlıyor. İkinci perde de lağamcıların sahnesinden sonra gerilim başlıyor. Unutmadan çıkışta poster dağıtıyorlar. Bunu da neden söyledim bilmiyorum. Bir arkadaşımızın kaybetmeye korktuğu o poster. Bence Türk sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri. Hatta en iyisi. B sınıfından A sınıfına geçiş yapılmış sinema tarihinde.. Boşu boşuna 3 yıl harcamamışlar. Faruk Aksoy film için evini satmış diye duydum. Filmin gelirinden götürdü parayı. İyi ki de satmış evini. Bi nevi kumar oynamış. Ya tutmasaymış bu film? Adam kesinlikle ihtimal bile vermemiş bunun olacağına. İleri görüşlü dediğin böyle olur. Faruk Abiiii... Bunca şeyden sonra gidelim mi? diye sormayın artık. Verdiğiniz paranın hakkını veren bi film. Hatta üstüne para vermelisiniz. Yanımda mısırları çatur çutur yiğen gençlere ve arkamdan tekme atan ufak delikanlıya bir çift lafım olacak. Neyse vazgeçtim.. Filme gidin...

15 Şubat 2012 Çarşamba

Güzin abla forever

Yanlış hatırlamıyorsam bir aralar Güzin abla vardı. Yıllardan beri milletin sorunlarıyla uğraşıyor. Bedava psikolog gibi. Haydar Dümen'in daha edeplisi. Neyse ya konuları farklı Haydar Bey'in konusu daha 'uzun'. Güzin abladan girdik. Neden girdiysek. Heh, bende bi nevi insanların dertlerini dinlemekten, sorunlarına çözüm bulmaktan sıkıldım gibi. Psikolog denen bir şey var. Terapist denen bir şey var. Gitsene onlara. Benim vaktimi neden çalıyorsun? He söylediklerimi uyguluyorlar mı? Kısmen. Tam uygulasalar belki derdine derman olacağım ama yok. İnsanlar kendi bildiğini de okumayı çok severler. Bizim söylediklerimiz bi yere kadar. Madem uygulamayacaksın neden bana anlatıyorsun? Neden bu kadar sitem ettiğimi bende bilmiyorum. Acaba bu kadın bunca yıl bizim millete nasıl sabır gösterdi? Çok merak ediyorum? Zaten hastalanmış. Ekşi sözlükte okuduğuma göre 4 seneden beri yazılarını kızı yazıyormuş. Yazık.. Bizim milletle uğraşırsan olacağı bu ablacım. İstekleri bitmez, aynı soruyu yüklem ve öznesinin yeri değiştirip tekrardan sorarlar, anlamazlar.... Neyse Arif'in golünü ararken nerelerden nerelere geldik. Tamam tamam lan anlatın anasını satayım dinliyorum. Yapacak bir şey yok :)

14 Şubat 2012 Salı

Bugünün anısına !!!

Aha Şubatta geldi. Hemde ne geldi. Sevgililer günüymüş lan bugün. Ne saçma sapan bir gündür. Hıncal Uluç'un başının altından çıkmış hep bunlar. Bir de köşe yazısında söz etmiş. Neyine lan bu milletin sevgililer günü. Sevgili kelimesi de ne saçma bir kelime öyle değil mi? Amerika'nın oyunumu lan bu? Yoksa Hayko'nun dediği gibi Hıncal Cake in oyunu mu? Hehee. Getirenden bin razıdır dükkanlar, mağazalar. Sevgiliymiş. İki gün sonra şutlayacaksınız lan birbirinizi ne sevgilisi? Birde şu liseli ergenlerin sevgili mevzuları... Allahım yarabbim. Okula bile uğramıyorlar 14 Şubatta. Ne o sevgilisi beklermiş, hediye almışmış, özel günmüş, öpüşeceklermiş, sevişeceklermiş.. Normal gün neyinize yetmiyor lan? Gittiğiniz yollara dikkat edin güzeller aman ha, bizim tayfaya güven olmaz. Dediğim gibi hevesleri geçince çöp torbası gibi kamyonun arkasından el sallarsınız dikkat edin :) Bizim tayfa da desen öyle .m kolik salaklar. Hayatlarında sanki hiç kadın görmemişler. Seviyorsan birader sana her gün sevgililer günü he? Neyse abi sevgili kelimesi de, sevgililer günüde kaldırılsın. 14 Şubat olarak devam.. Öbür günlerin neyi eksik lan? Bunun sonuna ne gerek var ekleme yapmaya? Hee sevgilim yok diye böyle alttan üstten girdiğimi düşünmeyin. Doğruları söyledim. Evet sevgilim yok. Ve harika :)

10 Şubat 2012 Cuma

Acılarınızı kuma, iyilikleri taşa yazmayı öğrenin

Çölde yolculuk eden iki arkadaş hakkında bir hikaye anlatılır. Yolculuğun bir aşamasında iki arkadaş tartışırlar biri ötekine bir tokat atar. Tokatı yiyenin canı çok yanar ama tek kelime etmez ve kum üzerine şu sözleri yazar: "BUGÜN EN İYİ ARKADAŞIM BANA BİR TOKAT ATTI."
Yıkanabilecekleri bir vahaya rastlayana dek yürümeyi sürdürürler . Tokatı yiyen yıkanırken batağa saplanır. Boğulmak üzereyken arkadaşı tarafından kurtarılır. Boğulmak üzere olan arkadaş tam selamete çıktıktan sonra bir kaya parçası üzerine şu sözleri kazır: "BUGÜN EN İYİ ARKADAŞIM BENİM HAYATIMI KURTARDI." Tokatı vuran ve sonra en iyi arkadaşının hayatını kurtaran kişi ona şöyle der ," Senin canını yaktığımda bunu kum üzerine yazdın ama şimdi kayaya kazıyorsun, neden?" Öbür arkadaş ona şöyle cevap verir.

Biri bizi incittiğinde bunu kum üzerine yazmalıyız ki bağışlama rüzgarı estiğinde onu silebilsin. Ama biri bize iyi bir şey yaparsa onu kayaya kazımalı ki onu hiçbir rüzgar yok etmesin. "

Arkadaşınızın size verdiği acıları kuma ve yaptığı iyilikleri taşa yazmak dostlukları kalıcı yapar..
Acılarınızı kuma, iyilikleri taşa yazmayı öğrenin.

GEVEZE/ Veda Hikayeleri..

4 Şubat 2012 Cumartesi

Geveze'den

... Geveze şu yanıtı veriyor: “Çocukken ve gençken arkadaşlarım benimle olmayı pek sevmezdi, popüler değildim. Radyoda bu kadar çok konuşma, kendini ifade etme güdüsü belki o dönemlerden kalmıştır.”

Güven?

En büyük yaptığımız hatalardan biri.. Birine çok çabuk güvenebiliyoruz.  Güvenebiliyorum. Güveniyoruz işte ya. Sonra kafamızı halıya sürten hep biz oluyoruz. Neden bu huyumuz hala devam ediyor. Neden törpülemiyoruz ki? Aslında yalnızlıktan mı yapıyoruz acaba? Yoksa yeni kişilerle olma çabası mı? Neyse ne ya. Saçmalamanın alemin yok burada. Ne yapıyoruz? Duşa girip rahatlıyoruz Haydii !!


Saçmaladım kabullendim bunu :)