30 Aralık 2014 Salı

Mutlu...

Sabretmenin nasıl bir duygu olduğunu şimdilerde daha iyi anlıyorum. Hatta sabretmek ile pes etmek arasındaki o ince çizgi var ya o ince çizgi.. ah o ince çizgiler. Hayatımızın en önemli yerlerinde olmalarına ne gerek vardı hiç anlamıyorum.
Bir yerden sonra kimse kimsenin dengi olmadığı yargısı dahada kalın puntolarla çıkıyor karşına. İşte o zamanlara gelindiğinde emeklerin, düşüncelerin, düşüncesizliklerin… hiçbir anlamı kalmıyor. Sonradan anlıyorsun aslında başından beri hiçbir şey ifade etmediklerini. Belkide kendimizi kandırdığımızı belkide kendimizi buna inandırdığımızı anlıyoruz. Acıtmıyor mu sanıyorsun? Yakıyor, koparıyor… Organlarını sökseler bu kadar acı vermezdi herhalde…
Kör olursan bu hayatta, sadece istediklerini, inandıklarını, hissettiklerini görmek istersen eğer her şeyi bir anda kaybedebilirsin… Tek kişilik yaşanmıyor hiçbir hayat. İttirsende, kaktırsanda ne kadar inatlaşsanda hayatla hep kaybediyorsun. Çünkü hayatın ruhunda kazanmak insanın ruhunda ise kaybetmek vardır…
Yaşanması gereken onca zaman varken bu zamanların birer birer ertelenmesine dayanamaz insan. Hiç kimse bir değil, kimse aynı şeyleri düşünmüyor. Ki aynı şeyleri düşündüğüm birini bulursam ne yapacağımı çok iyi biliyorum. Belkide aynı şeyleri düşündüğün biri öldürmek istediğin biri olabilir. Senden bir tane daha.. katlanılmaz bir durum.
Her insan bir şeylerin derinliklerden açığa çıkmasını sabırla bekler. Ben de bekliyorum biraz cesaretin açığa çıkmasını, oksijenle tepkimeye girmesini…
Hiçbir alakası yok fakat okuduğum bir kitapta şöyle diyordu; Bana aşkın bütün sorunu şu gibi geliyor: mutlu olmak için güvenliğe ihtiyaç duyulurken, aşık olmak için güvensizliğe ihtiyaç duyuluyor. Mutluluk güvene dayanırken, aşk kuşku ve tedirginlik gerektiriyor. Uzun lafın kısası, evlilik mutlu olmak için tasarlanmış, aşık kalmak için değil. Ve mutluluğu bulmanın en iyi yolu aşık olmak değil; öyle olsaydı, bunca zamandır öğrenilirdi. Çok net olup olmadığımı bilmiyorum, ama kendimi anlıyorum: söylemek istediğim, evliliğin birbiriyle bağdaşmayan şeyleri birbirine karıştırması…
Mutlu aşk yoktur.
Mutlu aşk yoktur.
MUTLU AŞK YOKTUR.
O aptal kafana iyice girmesi için bunu daha kaç kere tekrarlamam gerekecek?

21 Aralık 2014 Pazar

Boşver

Her şeyin özeti hep sonda olur ya benimkinde başta. Özetle; Boşver...
Yağmurla birlikte her şeyin akın gitmesini temenni ediyordum. Öyle olması gerekiyordu. Saftı yağmur, katıksızdı. Belkide bana öyle geliyordu. Her şeyin akışını öylece seyretmek ne kadar saçma. Müdahale edememek.. Kendime çok kızıyorum yağmurun akışına karışmadığım için. Bende isterdim onunla beraber akıp gitmek. Hayallerimde hep vardı yağmurun akışına kapılmak, kimseyi dinlemeden, umursamadan akmak.. Sanırım bu dünyaya ve bu yağmura ait değilim...
Yorgunluğumun tarifini verebilmek isterdim. Hep tarif edilemez duygular yığını içinden zorda olsa çıkmayı başarabiliyordum. Fakat bu seferki çok uzadı ve çekilmez bir hal almaya başladı. Şikayetçi olmak için sebeplerim çok ama yorgunluğum şikayetçi olmamı bastırıyor. Böyle daha güzel.
Üç maymunlardan ikisi ile çok yakın arkadaşım; görmedim, duymadım. Yakında hayat felsefemi bu yönde değiştireceğim gibi gözüküyor. Zorlamanın hiçbir anlamı yok aynı kalıptaki hayatını devam ettirme konusunda. Her zaman değişikliğin şart olduğunu düşünmeyen ben, her günü farklı bir karakterle yaşamayı düşünüyorsam eğer bazı problemlere kafadan çözüm bulmuşumdur. Yorgunluğun verdiği mutsuzluk ve umutsuzluk hislerinin körelmiş olduğunu düşünürsem bu adım hayatım için önemli bir adım. Mükemmel yaşamıyorum, mükemmel zaten değiliz. Yılları düşünmek yerine günleri düşünmek bir anlama anı yaşayabilmek gerek. Yağmur ne yapıyorsa yapsın; ister yağsın, ister aksın, ister çaksın... Kimin umurunda..
Arkadaşlık kavramının zaten gerçek bir oluş olmadığını daha önce söylemiştim. Gözlemlerim, yaşananlar hiçbir zaman yanıltmıyor beni. Belkide diyorum sadece bana denk geliyordur diye sonra bütün arkadaşlar arasındaki sahteliğin, çıkarların, mutluluk hırsızlıklarının yaşandığını görünce hislerimin yine beni yanıltmadığını anlıyorum. Aslında tanımadığımız insanları düşman ediniyoruz. Ben de isterim can arkadaşlarımın olmasını fakat canların bile sahtelikleri ve mutluluk hırsızlığı adına yaptıkları beni yalnızlığa itiyor. 
Tahammülüm yok...
Boşvermişlik ne kadar basit olursa olsun bir kere vurdumu kıyılarına bir kere tadını tattığında geriye dönmekte bir o kadar zor oluyor. Varsın yansın dünya varsın hiçbir şey yolunda gitmesin, mutluluk dilimlerinden bir parça bile tatma imkanın olmasın, umutsuzluğun daniskasını yaşa, hayallerin çıkmaza girmesini gönül rahatlığıyla izle... Haydi gel kurtar beni bu boşvermişlikten yağmur! Kolaysa kat beni kendine, akıt istediğin yere. Koparttığın bu fırtınanın meyvelerini topluyorsun yağmur. Hani nerede İlkbahar yağmurların?