24 Aralık 2023 Pazar

Ne Yaparsan Yap Diyemem Zaman

Bağlar... Hayatımız boyunca sahip çıktığımız o görünmez örüntüler. Bazen özen göstermediğimiz, bazen yere göre sığdıramadığımız. Öyle anlaşılmaz geliyor ki ömrün boyunca söküp atamayacağın görünmez bir bütününün olduğu gerçeği. Mantığın devre dışı, yapabileceklerin sınırlı... Halbuki böyle konuşmamıştık zaman! Gerçeklerle işimizin olmadığını söylememiş miydik birbirimize? Sözlerimizi tutamayacağımız aşikardı. Çünkü sözler, tutulmamak için verilirdi. Peki sen zaman! Neden türlü oyunlarla karşıma çıkma eğilimindesin? Geceler hani benimdi? Neden geceler üzerinde hakkın olduğunu iddia ediyorsun şimdilerde? Boşlukta sallanan sarkacının farkındayım. Ama varlığını oluşturan en büyük belirsizlik boşluk değil miydi? Cevapları sende de yok değil mi? Sana bu kadar hızlı hareket etmemen gerektiğini söylemiştim. Beni ne zaman yanıltacaksın zaman?

Dün gece bekledim, geri gelmedin. Neden bunu yapıyorsun? Vakit ne olursa olsun ulaşabilirdim sana. Çünkü beni hiç yalnız bırakmamıştın. Ben yalnızlığı, zamansızlığınla öğrendim. Bana koyan en büyük yanın, istediğimde sana ulaşamamak oldu. Sadece bana mı bu nankörlüğün, alaycı tavrın? Cevap verecek ne kadar çok soru varmış oysaki...

Tarifi olmayan duyguları kağıtlara yazdırmaya çalışıyorsun bir de şimdilerde. Alay etme! Zamansız gittin ama zamansızlığını sevdim senin. Akrep ve yelkovanla da aram iyidir. Sen onları düşünme istersen. Bir gün doğru vaktin geldiğini düşünürsen, onlar yine sana eşlik edeceklerdir. Bak, yine anlatamadım zaman.

21 Aralık 2023 Perşembe

Biraz Daha Uyumak İster Misin?

Eski bir apartmanda katlar arasında dolaşıyordu. Bir kapıyı seçer gibi yaptı. Halbuki kapı aralanmış şekilde duruyordu. Çalmaya yeltendi ve farkına vardı. Parmak uçları yetmediği için avucunun içini de kullanmaya başladı. Araladıkça gelen ılık esintinin onu üşüteceğini bilmiyordu. 

O ılık ve gizemli esintinin büyüsüne kapılmayı sanki daha önce de yaşamıştı. Bu bir dejavu muydu? Umursamadı. Bunun bir bilinmezliğe açılan kapı olduğuna inanmak istedi. Kapıyı ardına kadar araladı. Menteşeleri yeni yağlanmıştı bu kapının. Karaktersiz bir adamın cıvıklığına eşdeğerdi. Eşikten adımını atmadan bir süre bekledi. Avuçlarının yandığını hissetti. Yanan sadece avuçları mıydı? Sırada yanarak yitireceği neyi vardı? Kafasını usulca kaldırdı ve karşısındaki aynada benliğinin buz kestiğine tanıklık etti. Hangisi oydu? Yanacak mıydı yoksa donacak mıydı? 

Kararsız, titrek ve bir o kadarda özgüvenli ses tonuyla kendine seslendi. Oysaki kendi sesini bile duyamıyordu. Aynada dudaklarını okumaya çalıştı ancak başaramadı. Fakat insan, kendi sesini duyamasa bile aklından geçenleri anlayabilir. Yoksa bu yetisini de mi kaybetmişti? Ancak bu yetisini kaybetmişse aklını da yitirmesi gerekmez miydi? 

Oldukça kısa ancak türlü yaşanmışlıkları da barındıran koridorda yürümeye başladı. Kara sıvalı, beyaz boyalı duvarların üzerindeki çivileri fark etti. Bu olmak istediği ev değildi. Elleriyle gözlerini ovuşturdu. Bir anlık öfkeyle bir kez daha denedi... 

Koridorun öteki ucundaki odaya doğru yöneldi. Bunlar kendinden emin adımlardı. Ses tonundaki kararsızlık hali adımlarında yoktu. Adımlarını hızlandırırken bir yandan da şarkılar mırıldanmaya başlamıştı. Attığı her adımda, bastığı her noktada sanki çiçekler bitiyordu. Saçları adeta birer sarmaşık gibi uzanmıştı koridorda. Böylesini herkes hayal ederdi. 

Odanın kapısına geldiğinde kapı bu kez sonuna kadar açıktı. Girmeden önce bekledi, bir sesin onu davet etmesini deliler gibi istedi. Ama unuttuğu tek bir şey vardı; duyamıyordu. Ne yapacaktı? Beklemeyi sever miydi? Sevmeyi bilir miydi? Sevginin dilencisi olur muydu? 

Yine de bekledi. Neyi beklediğini o da bilmiyordu. Fakat sonunda dayanamadı. Kafasını uzattı ve odanın içinde hayalini kurduğu ruh parçacıklarını aradı. Pek tabi dağılmışlardı. Neredeyse hepsi tanınmaz haldeydi. Değdi mi? diye kendine sordu. Cevap veremeyeceği soruları kendisine sormaktan hoşlanırdı. Başlangıçta yakmadığı odanın ışığını söndürmek istedi. Böyle bir şey mümkün müydü? 

Arkasını döndü ve koridorun diğer ucundaki odanın kapısının olmadığını fark etti. Halbuki az zaman önce oradaydı. Şimdi kapının yerinde turuncu tuğlalar vardı. Aralarına çimento atılmamış, sıvası henüz yapılmamıştı. Koşmak istedi ama koştukça tuğlaların uzaklaştığını gördü. Çiçekler yerini sarmaşıklara, sarmaşıklar yerini pişmanlığa, pişmanlık yerini bir çürümüşlüğe bırakacaktı. 

Daha sonra koridor kısaldı kısalmasına. Ne kapı kaldı, ne de örülme aşamasındaki kapı duvar. Sadece etrafını saran sarmaşıklar, üzerine gelen duvarlar ve o boşluk hissi... 

Kurtulmak mı istiyorsun? Uyanmayı dene.