9 Kasım 2012 Cuma

İçsel Dışavurum

Öyle bir an geliyor ki birkaç parçaya takılı kalıyorsunuz. Dedikleri gibi 'şarkılar içinde sevdalar gezdiriyor'. Benimkiler sevda gezdirmese bile ufak tefek kalıntılar sürüklüyordur. Belki sahipsiz bir liman bulma çabasındadır. Kim bilir belki hayatı boyunca sürüklenecektir. Yanaştığı hiçbir limanda kabul görmeyecektir. Hatta yanaşmak ne kelime bazılarının yakınından bile geçemeyecektir. Herkesin sonu gibi onunda sonu açıklarda ölüme merhaba demektir. Merhaba bulutlar, merhaba arp çalan melekler, merhaba Poseidon...
Uyumadan önce hepimiz alarm kuruyoruzdur büyük ihtimal. Peki alarmı duyamayacağımız ne malum? Belki son bir şans alarmı duymak için, sevdiğimiz kişilere birkaç cümle söylemek için son bir şans bizim için, belki son kahvaltımız, gözlerine son bakışımız, ayakkabılarımızı son bağlayışımız.. Bunları ve daha nicelerini yapmamız için illa son bir şansa mı ihtiyacımız var?..
En ihtiyacın olduğu zamanda gidiyor elindekiler. Babam; 'bir gün arkadaşsız kalacaksın' demişti. Ulan büyük sözü derler ya hakketten doğru diyorlar. Haa çevremde çok kişi var evet... 
Güven ve aptallık aynı şeyler aslında. Ne kadar güvenirsen o kadar aptalsın. Ayy karşılıksız sevgi benimkisi nahhh. Kendini tekrarlamak, aynı hatayı yapmak hayattaki en büyük salaklıktır. Hayat büyük bir kumar. 50.000$'lık masada başlayan da var, slot kolunu çekende. İkisininde kaybedecek bir şeyi yok sonuçta. Beklenmedik zamanda beklenen şeyler getirebiliyor. Hiç beklenmedik zamanda beklenmedik bir şey gelmedi başıma...
Çocukluğuma dair pek fazla bir şey hatırlamıyorum desem yeridir. Bi tek yediğim şekerli yoğurdun tadını unutmam. Bu da benim için yeterli. Çocukluğumu sildiği gibi silse ya hayatımdaki kişileri. Hiç bana danışmadan. İşte o gün kendimi bulacağım..
Yalnızlık uyuttuğu gibi, içindekinide bir o kadar büyütür. Buralara yazmasam kim bilir belki bi at büyümüştü içimde şimdiye kadar. At olmasa bile içimde bir çocuk var hala...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder