16 Mart 2016 Çarşamba

Biletsiz Son Perde

Dertli olmaktan dertliyim aslına bakarsan. Bu kadar güzel şey varken hayatta, derdi dert edinmek anca bana yakışırdı. Belkide böbürleniyorum, ne kadarda severmişim kendimi. Fakat gerçek; kendimi uzun zamandan beri sevmediğim. O kadar körüm o kadar hissizleşmişim ki, kuyunun içine sızan ışığı bile fark etmeyecek duruma gelmişim.
Koltuklar boşalıp, ışıklar söndüğünde hep ben kaldım karanlıkların arasında. Bir de maskeler düşünce karanlığın insanı üşüttüğünü anladım. Sahte karakterlerin bencilliklerini, acımasızlıklarını kendi merhametimle ödedim. Her şeylerine göz yummayı ve iyi kalpliliğimi insanlığımla ödedim. Pişmanlık çok sonradan nüfuz eder vücuda. Damarlarında dolaştığına inanamazsın. Çünkü iyi insanların böyle şeylerin tadına bakabileceğine kim inanabilir? Yaptığın her iyilik sanki sana geri dönecekmiş gibi, seni hep mutlu edebilecekmiş gibi olmasına kim inanır? Çok iyi insanlar mıydık? Gereğinden fazla mı kandırdık kendimizi? Ve kapılar tekrar açıldığında koltuklar, ışıklar, perdeler... bir de yeni maskeler. Bunlarla birlikte değişen kalıplarınız. İyi kalpli olmanın getirisinin değil götürüsünün olduğunun farkına varmak. Giden yanlışların yerine gelen yeni doğruların ve davranışların alması...
Birbirine karşı hala saf duygular besleyen kişiler var mıdır bilmiyorum. Fakat saf duyguların arkasından ileri geri konuşan onlarca kişi vardır. O anın verdiği cesaret ile duygularındaki sapma hareketini egolarıyla harmanlayarak ortaya bambaşka bir şey çıkarıyorlar. Duygularındaki bakış açısının değiştiğini üçüncü kişilerin hissetmediğini sanıyorlar. Ama yeni jenerasyonumuz daha geniş bakabiliyor hayata. Bir yolun bitiminde diğer bir yolun başlayacağından, varılacak yerin hep bir aktarması olduğu taraftarılar. Yola çıkmadan önceki duygu birikimiyle yoluna sonuna yaklaştığı zamanki duygu birikimi tabikide aynı oranda olmayacaktır. Fakat yolun sonuna yaklaştıkça duygularındaki bakış açısını değiştirebiliyorsan; hem yalancısındır hemde ikiyüzlüsündür. Maskelerini yoluna sonuna doğru giymeye başlayanlar aslında hiç yola çıkmamış olan insanlardır. 
İç dünyamız bu kadar sorunluyken dış dünyaya karşı körleşip, hissizleşiyoruz zamanla. Bir durakta otobüs beklerken karşı duraktan onlarca otobüsün geçtiğinin farkına bile varmıyoruz. Beklemeyi seviyoruz. Bekletilmekten gene hiç vazgeçemiyoruz. Bekliyoruz, belki bizimle birlikte birçok kişi bekliyor. Bazen otobüsleri bazen insanları bazende gidilecek yolları bekliyoruz. Şöyle bir yol verseler bana; deniz kenarından sabahtan akşama kadar sürecek ama akşamüstü tadında bir yol. Mutlu etmese bile huzur verecek, bazı şeyleri hatırlamama sebebiyet verecek bir yol. Benim hayallerimde güzeldi zamanında. Bu hayalim hala güzel. Hiç bitmeyen bir akşamüstü istiyorum deniz kenarından. Eğer bu yolunda gidecek bir hayal ise bütün hayallerimi feda etmeye hazırım.
Gelecek herkes için. Ama gelecek planlarının duyguların bakış açısının değişmesiyle yeni bir şekil alması kabullenilemez bir gerçek. 
Bazen vücudunun farklı yerleri ağrılar, sızılar içinde kalır. Midem ve karaciğerim ağrıyor. Ayakta dahi tutmayan mide ve karaciğer ağrısı. Ağrılar, duygular... soyut şeylerin bu kadar feleğini döndürmesi katlanılamaz bir durum. Belki kaderim, en yakınımın kaderi gibidir. İyi hoş her yanımız benziyor, neden o yanımız da benzemesin. Keşke en yakın arkadaşım olan ama benim en uzak gördüğüm arkadaşım hayatta olsaydı. 
Her şey kader.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder